4 Mart 2014 Salı

DOLANDIRICILIK HİKAYELERİ

DOLANDIRICILIK HİKAYELERİ

seçmece bunlar seçmece

1.
adamin biri genclerin top oynadigi lise bahcesinin onune gelir, kendisini fenerbahce'nin altyapisinda hoca olarak tanitir ve oyuncu secmeye geldigini soyler. hevesli arkadaslara sizin kondisyonunuzu gormem icin bi 100 m kosuverin der, kronometreyi cikartir. kosmaya hazirlanan gencler cuzdan ve telefonlarini adamin yanina birakir. gencler tam gaz kosmaya baslayinca kahramanimiz cuzdanlari, telefonlari toplayip aksi istikamette gozden kaybolur. 

bu adami polis yakaladiktan sonra adamdan ayrica 15 kisi daha sikayetci olmus, adamin savunmasi ise 'beni de istanbul'a ilk geldigimde boyle dolandirdilar' 


euro piyasaya cikmadan once, antalya da kuyumculara fransiz frangi diye ucte biri degerinde olan belcika frangi satildigi ihbarini alan polis kisa surede bu isin faillerini yakalar. belcika'da gurbetci olan bu 3 sahis savunmalarinda 'biz frank bozdurucaz diyoduk, onlar da fransiz frangi.

2.
sekreter arkadaşımızın 16 ve 12 yaşlarında iki adet çocuğu var. çocuklar okuldan döndükleri bir gün bilgisayarla oyun oynuyorlar. telefon çalıyor. telefondaki kişi kendisini şöyle tanıtıyor. 

"ben sincan jandarma karakolu'ndan filanca başçavuş. bugün öğlen itibariyle ostim kavşağında bir zincirleme trafik kazası oldu. kazaya karışan araçlardan bir tanesinin de plakası 06 xx 900, yeşil renk mazda. aracı kullanan ve olay yerinde vefat eden bayanın anneniz olma ihtimali var." 

verilen plaka ve araç tanımı annelerinin profiline uyduğu için çocuklar fenalaşıyor. olay şöyle devam ediyor; 

"şimdi bayan maktulün üzerinden bir kimlik çıktı, ancak kimlik parçalandığı için, elimizdeki bilgilerle doğrulama yapmamız gerekiyor. annenizin tam adı/soyadı, doğum yeri, doğum tarihi, kütük bilgisi, anne adı, baba adı. son olarak da annenizin kızlık soyadı." 

çocuklar tabi o panik anında gerekli tüm bilgileri veriyorlar. konuşmaya arada arkadan başka bir erkek sesi de karışıyor. "komutanım, ambulans gelmiş ne yapalım" şeklinde sorular. telefonu kapatmadan önce de en son olarak "verdiğiniz doğum yeri ve baba adı elimizdeki evraktakine uymuyor, ölen kişi başka birisi olabilir, biz sizinle bağlantıya geçeriz" diyorlar. 

çocuklar hemen annelerini arıyorlar. anne iş yerinde, sapasağlam. sekreter arkadaş gelip yaşadığı olayı bana aktarıyor. ilk aklıma gelen şey "derhal internet bankacılığından yaralandığınız bankalara haber verin ve bilgi almaya çalışın, birisi sizin tüm kimlik bilgilerinizi ele geçirmiş, hesaplarınıza ulaşmaya çalışıyorlar". kendisi ilk olarak garanti bankası'nın internet bankacılığına girmeye çalışıyor, "bankanızı arayın" mesajı alıyor. derhal bankayı arıyor. ilk olarak hesaptaki para durumu kontrol ediliyor, kayıp yok. ancak kredi kartları ve internet bankacılığının garanti bankası merkezince iptal edildiği anlaşılıyor. 

detaylı görüşmelerden sonra, aynı gün bir bayanın sekreterimize ait internet şifresini "değiştirmek" amacıyla destek telefon hattını aradığı anlaşılıyor. tüm kimlik bilgilerine doğru cevaplar veren "saldırgan", anne kızlık soyadı sorularına yanlış cevap veriyor. bunun üzerine olayın bir saldırı olduğunu anlayan operatör telefon numarasını not edip, gerekli hesap kilitleme ve kredi kartı iptal işlemlerini yapıyor. 

yaşanan olayda adamların atladığı şey şu. sekreter arkadaşımız ve eşi, yıllar önce aralarında bir karar alıyorlar. diyorlar ki, anne kızlık soyadı olarak ortak sanal bir isim belirleyelim, her türlü işimizde gerçeği yerine onu kullanalım. evi arayan saldırganlar "gerçek" kızlık soyadına ulaşmış oluyorlar. 

sizlere tavsiyem "anne kızlık soyadı" konusunu siz de benzer bir yöntemle değiştirin. çok akıllıca. 

inanılır gibi değil. 12 yaşındaki çocuğu yaşadığı duygusal travma nedeniyle tedavi görüyor. gerekli suç duyuruları yapıldı ve tahkikat devam ediyor. insanların acımasızlığına inanabiliyor musunuz?  ol

3.
şık giyimli dolandırıcılar, lüks bir otomobille erzurum’un geçimini hayvancılıktan sağlayan bir köyüne gider. köylülere kendilerini koyun tüccarı olarak tanıtan dolandırıcılar, önce birkaç koyun alıp parasını peşin öderler. köylülerle ahbap olurlar. hatta bir köylüye borç para verirler. bir süre sonra bu ‘iyi giyimli tüccarlara’ güvenen köylüler, 2 bin koyunu satmaları için teslim ederler. koyunlar tir’a yüklenir. dolandırıcılar sadece koyunları değil, satış masrafları için köylülerden 2 bin dolar da alır. sonra ne dolandırıcıların izine rastlanır, ne de koyunların.

4.
bankamatiğe maaşını çekmek için giden bayan, sırada bir süre bekledikten sonra içeri girer. şifresini yazdıktan sonra kartı sıkışır. ne olduğunu anlamaya uğraşırken sırada bekleyen şık giyimli bir beyefendi içeriye girer ve “para kalmamış mı?” diye sorar. bayan kartının sıkıştığını söyleyince, “bankaya telefon edelim...” der ve hemen kendi telefonundan bankayı arar. ardından telefonu bayana verir. telefonda klasik banka çağrı merkezi konuşmaları vardır: “kayıp çalıntı kart işlemleri için 2’ye, şifre işlemleri için 3’e basınız…” bayan ilgili rakamı tuşlar ve karşısına bir müşteri temsilcisi çıkar. sorununu anlatır. müşteri temsilcisi, bayanın bilgilerini ister, tabii ki şifresini de! sonra kartının bankamatikte sıkıştığını, alabilmesi için 10 dakika içinde en yakındaki banka şubesine gitmesini söyler. kendisine yardım eden takım elbiseli beye teşekkür eder ve birlikte bankamatikten çıkarlar. hiçbir şeyden şüphelenmez, ta ki banka şubesine gidene kadar. birkaç dakika içinde hesabındaki paranın hepsi çekilmiştir bile.

5.
İstanbul’ un taşının toprağının altın olduğu
devirlerdeydi. Anadolu’nun bağrından trenle kopup
gelen vatandaşlar, Haydarpaşa garında inince ilk iş,
garın büyük saatine bakarlardı. Sonra da ona göre
kendi saatlerini düzeltirlerdi. Anadolu’nun saf ve iyi
niyetli çocuğunu saatini düzeltmekle meşgulken gören
İstanbul’un kaytan bıyıklı delikanlısı gelir ve selam
verirdi. “Hoş geldin, nereden geldin?” sohbetinden
sonra saatin sahibinin kendisi olduğunu, saate bakma
parası vermesi gerektiğini söylerdi. Taşı toprağı
altın olan İstanbul’un elbet bir bedeli olmalıydı.
Ağzı iyi laf yapan bu şehirli çocuk da doğru
söylüyordu herhalde; “Al o zaman gardaş hakkını!”
Dolandırıcılık tarihinde Sülün Osman adıyla nam salan
bu İstanbullu genç yıllarca insanları dolandırmış;
kimine Galata Kulesi’ni, kimine köprüyü satmıştı.
Kiminden de şehir meydanındaki saate bakma parası
almıştı. Sülün Osman’ın tahtını sarsan son zamanların
en meşhur dolandırıcısı Selçuk Parsadan ise saf
Anadolu çocuklarını değil, bizzat ekonomi profesörü
olan Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı Tansu Çiller’i
dolandırarak adını duyurdu. Ülkeyi dolandıran
siyasetçilerin ve namlı işadamlarının isimlerini
zikretmeye gerek yok herhalde! 

Yıllarca dolandırıcılık davalarıyla ilgilenen ve
“Ulusça nasıl dolandırıldık?” diye bir kitap kaleme
alan emekli Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Ahmet Gündel,
millet olarak dolandırılmaya çok açık bir toplum
olduğumuzu söylüyor. Bu sebepten dolandırıcılık
ülkemizde pek yaygın. Bir de bu suça caydırıcı
cezaların verilmemesi sebebiyle dolandırıcılar
işlerine ‘zevkle’ devam ediyor. Üstelik,
dolandırıcılar artık Sülün Osman ve Selçuk Parsadan
gibi sadece paraya ve mala-mülke değil, insanların
canına kastediyor. Mal canın yongasıdır; ama öyle
hikayeler var ki insan “keşke para, mal-mülk gitseydi”
diyor. Bu konuda dikkatli olmak gerek. 

6.
bir turk is adamı çinden büyük bir ayakkabı siparisi verir. %10 kapora bırakır. ayakkabıların sag tekini bir konteynıra sol tekini ayrı bir konteynıra yukleyin der. konteynırlardan birini istanbul gumrugune digerini ankara gumrugune yollayın der. çinliler malı gönderir. adam malları gumrukten almaz. çinli firma da malları geri çekmek daha pahalıya mal olacagı için malları burada bırakır. bir sure sonra mallar, gumruklerde kalan diger mallarla açık arttırmaya çıkar. ayakkabıların diğer teklerinin başka bir gümrükte satışa çıktıgından da kimsenin haberi olmadıgından ayakkabılara teklif veren olmaz. adam iki gümrükten de ihaleye girip çok düşük bir fiyatla ayakkabıları alır.

7.
delik jeton
bilinen en kolay dolandırıcılık yöntemi olmasına rağmen yeni nesiller için kısaca açıklamakta yarar var. ankesörlü telefon diye tabir edilen cihazlar bundan 5-10 yıl öncesine kadar jeton adı verilen metallerle çalışırdı. atılan jeton bir dile değer, cihazı aktif hale getirir konuşma gerçekleşirdi. konuşma bitimine doğru alınan sinyalle birlikte yeni jeton atılır görüşmeye devam edilirdi.

uzun telefon görüşmelerinde defalarca jeton atmak yerine, bir jetonun ortası delinir, iple bağlanır, her sinyalde yukarı çekilip tekrar bırakılır. ptt'ye girer kişi kâr eder.

akbil sahtekarlığı
o kadar fazla ki aslında. bir kaçına değinelim. ilki iett şoförlerinin yaptığı. bilet alamayan yolcuları mağdur etmeme bahanesiyle taşıdıkları akbilden 1,30 lira düşmesine rağmen yolcudan 1,50 lira almaları. yolcu başına 20 kuruşluk haksız kazanç.

ikincisi ve üçüncüsü akbil dolumcularının; birinci yöntem 100 lira para alınan akbil' e 80 liralık dolum yapmak, herhangi bir itirazda yanlışlık oldu bahanesine sığınmak. diğer yöntem ise depozitosunu verip geri almış olduğu akbilin içindeki kontorları iade etmeyip yeni gelen müşteriye akbil değişikliği ile içindeki kontorlerin üzerine ilave ederek küçük ama haksız kazanç elde etmek.

bir diğer akbil dolandırıcılığı çok kısa sürmüş, belirli kişiler dışında pek bilinmeyen bir yöntemdir. akbil' in otomatik yükleme cihazlarının yeni çıktığı zamanlarda paranın yalnızca bir yüzüne bakmasından dolayı, renkli fotokopiyle çoğaltılmış paralardan dolum yapılabilmesi. duruma uyanan ibb çok çabuk önlem alıp makinelerini güncellemiştir.

langırt
en masum dolandırıcılıklardan biri bu olsa gerek. langırt makinesi genel itibariyle jeton karşılığı 11 top verir. bu topların süresi kaleye girene kadardır. yani bir langırt maçı 2 dakikada da bitebilir, 20 dakikada da. söz konusu durumda kaleye giren top cengaver bir el tarafından henüz makinenin alt bölümüne ilerleyemeden kalenin içinden çıkarılır ve yeniden oyuna sokulur. gol geçerlidir.

geri dönüşümlü telefon kartı
en sistematik dolandırıcılıklardan biridir. 30-60 ve 100 lük olarak satılan telefon kartlarıyla gerçekleştirilir. herhangi bir kaset açılır, içindeki şerit alınır, mıktanıs ile içindekiler tamamen silinir, telefon kartının arkasında bulunan manyetik alandan biraz uzun olacak şekilde kesilir, manyetik alanın alt kısmına sıfır gelecek şekilde pritt ile yapıştırılır, kart telefona sokulur, erkanda 30-60-100 yazılarından biri görüntülenir, arama yapmadan kart cıkarılır, üzerindeki şerit çıkarılır, görüşme yapılır, kontor bitince kart çıkarılıp mıknatıs gezdirilerek sıfırlanır, şerit üzerine aynı şekilde yapıştırılır, kart telefona sokulur, ekranda kontor yazar, şerit sökülüp yeni görüşme yapılır. çıkış noktası bilinmemekle beraber askerlerin türk dolandırıcılık tarihine bir armağanı olarak bilinir.

tren jetonu
seksenlerle birlikte tırmanan enflasyon, doksanlarda tavan yapmış ekonomi çığrından çıkmıştı. her yıl yeni banknotlar piyasaya sürülüyor, tl eriyor, paranın hiç haysiyeti kalmıyordu. ilginç bir şekilde madeni paraların yenisi çıktıkça ebat olarak daha büyüyor, hacim kazanıyor, penaltı vermeyen hakemin başına atıldığında baş yaracak kadar büyüyordu. en sonunda buna bir hükümet dur dedi ve madeni paraları küçültme kararı aldı. dönemin 50 lirası tam da tren jetonu boyuna getirildi. bu tren yolcuları için %40 a varan indirim demekti. çok geçmeden herkes kullanmaya başladı ki tcdd önlem olarak jetonların ortasına çizgi koydu, böylece 50 liralar turnikeden geçmeyecekti. sonra ne mi oldu? herkesin elinde bir eye, paraların ortasında birer şerit.

1 euro
yurt dışından da bir örnek verelim. başrolde yeni 1 lira ve gurbetçiler. tesadüfen 1 avroyla aynı olan 1 lirayı gurbetçilerimiz otomatlarda fazlasıyla kullanmışlar diye biliyorum, yanlışsa günahı boynuma.

düzeltme : 1 liranın tekabül ettiği para 2 euro imiş, vay anam neler dönmüş serhat yav.

bedava kısa mesaj
tarifeyle veya abonelikle değil, sadece bir telefon ile yapabileceğiz bir dolandırıcılık. siemens c25 model telefonlarda kısa mesaj gönderildiğinde ekranda 3 adet zarf soldan sağa doğru hareket eder, ikinci zarf en sona ulaştığı an "no" tuşuna basılırsa mesaj gider ama kontor düşmez. tek kötü yanı iletildi mesajı alınamaz.

sahte paso
iett'nin içinde olduğu bir dolandırıcılık daha. teknolojinin gelişmesiyle şimdi yapılamıyor ama eskiden çok kişinin ekmek yediğini düşünürsek değinmeden geçmeyelim. ihtiyacımız olan yalnızca bir adet öğrenci belgesi. iett'nin karaköy'deki paso işlerine bakan kısmına gidip bir öğrenci belgesi ve bir adet vesikalık fotoğraf -ki onlar buna resim der- verdiğiniz takdirde kendi fotoğrafınızın olduğu sahte pasoya hemen sahip olabilirdiniz.

sınırsız konuşma
en bireysel ve en spesifik dolandırıcıklardan biri bu. aycell ve aria'nın birleşerek avea'yı kurdukları dönem. bir arkadaşımda aria hat var. oturduğu semt itibariyle aria çekmiyor. birleşimden sonra aycell üzerinden görüşme yapabilir yalnız servis numarasını değiştirerek. kontor sayısı "1". arıyor, konuşuyor, kapatıyor. görüşme bitiminde aycell aria'ya bu abone şu kadar görüşme yaptı ücretini düş talimatını geçiyor ancak 1 kontor olduğu için herhangi bir işlem yapılmıyor. işin ilginç olan kısmı o bir kontor baki kalıyor, silinmiyor.

atari jetonu
her zaman ilk kez dinliyormuşçasına heyacan ile dinlediğim bir hikaye bu. 10 yılı aşkın dostluğumuzun da etkisiyle graveyard keeper' ın atari jetonu 1 numara.

sistem basit, atari jetonu yapmaya en uygun metali tespit et, uygun bir yerde şekil ver, kullan. peki nedir en uygun metal? kola kutusu mu? soba borusu mu? hayır, salça tenekesi. peki atari jetonu şekli nasıl verilecek? mengeneyle mi? penseyle mi? hayır. devlet okullarında bulunan sıralarla. biribirine kusursuzca geçen tahtalardan oluşan sıraların dişleri aynı atari jetonu kalıbı gibi açılmış. metali kes, sırada şekil ver, oyna. bu hikayenin bir numara olmasının bir nedeni de yakalanınca yenecek dayak. atariciden dayak yemek heralde bir çocuğun isteyeceği en son şeydir. bir araba denir ya, işte öyle bir şey. tek jetonla haggar'ı bitirebilen psikopatların böyle bir buluş yapması da hayli enteresan.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder