31 Mart 2014 Pazartesi

Okunası Kitaplar-Afrikalı Leo

Afrikalı Leo

Amin Maalouf 



Bir uçan halı... O yıl kutsal ay Ramazan yaz ortalarına rastlamıştı. Granada halkı günün sıcağında çabuk öfkeye kapıldığı için babam, çok seyrek olarak, gece basmadan önce sokağa çıkardı. Sık sık kavga olduğu için ağırbaşlı anlamlı bir yüz Tanrıya saygı işareti sayılırdı. Bunaltıcı sıcak altında, iç çatışmalardan bunalmış, dıştansa inançsızlarca tehdit altında bulunan bu kentte, ancak oruç tutmayan, ya da, Müslümanların yazgısıyla hiçbir ilgisi olmayan biri gülümseyebilir, veya dostça davranabilirdi. Ulu Tanrının sonsuz kayrasıyla Ramazandan bir gün önce, Şaban ayının son günü doğmuşum. Annem Selma iyileşene değin oruç tutmayacaktı. Babam Muhammetse, açlıkla geçen sıcak günlere karşın homurdanmıyordu. Çünkü, adını taşıyacak, bir gün silahlarını kuşanacak bir oğlu olmak her erkek için bir sevinç nedenidir. Dahası ben ilk oğuldum; kendisine Ebul Hasan (Hasanın babası) dendiği zaman göğsü kabarmış, eliyle bıyıklarını düzeltmiş, yukarıdaki odada benim yatmakta olduğum bölmeye bakarken iki elinin başparmaklarını sakalı arasında yavaşça gezdirmişti. Yine de babamın sevinci, annem Selmanınki denli derin ve yoğun değildi. Annem bedensel olarak henüz güçsüzdü, sancıları kesilmemişti ama bütün bunlara karşın benim dünyaya gelişimle o da yeniden doğmuştu; çünkü ev halkı arasında birinci kadın durumuna yükselmiş, ayrıca önünde uzanan uzun yıllar boyunca babamın ilgisini sağlama almış oluyordu. Uzun yıllar sonra bana, doğuşumla birlikte korkularının, tümüyle silinmeseler bile gitgide azaldığını söylemişti. Babamla ikisi kardeş çocuklarıydılar; evlenmelerine daha onlar çocukken karar verilmişti. Evlendikten dört yıl sonra gebe kalmıştı Selma. Evliliğinin daha ikinci yılında çevresinde küçük düşürücü dedikodular yapıldığının ayırımına varmıştı. Bir gün Muhammet, satın aldığı, örgülü kara saçlı güzel bir kızla gelmişti. Askerler, Mursiya yakınlarına yaptıkları bir baskında ele geçirmişlerdi kızı. Babam kıza Verda adını vermiş, yukarı katta, iç avluya bakan bir odaya yerleştirmiş. Dahası onu, ut çalmayı, dansetmeyi ve yazmayı öğrenmesi için Mısırlı İsmaile göndermekten söz etmeye başlamış. Tıpkı sultanların gözdelerini gönderdikleri gibi... 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder